10 Ocak 2010 Pazar

İnsanları Etkileme Sanatı


Güç; yönetimde, iş dünyasında, politikada kısacası insanların rol oynadığı her alanda son derece önemli bir kavramdır. Özellikle son yıllarda büyük organizasyonlardan çok bireylerin ortaya çıkması bu organizasyonların gerçekleştiremeyeceği bir vizyon ve determinasyon oluşturan birey liderlere ihtiyaç duymalarına neden olmuştur. Üstelik bu liderler halktan kişilerdir; onların da çeşitli fikirleri vardır, hata yaparlar, dersler alırlar ve iş hayatında köklü değişiklikler gerçekleştirirler. Yine de dışarıdan bakıldığında çok özel insanlar gibi görünürler. Oysa ki onlar kişisel güç ve etki ilkelerini uygulamaktadırlar.


a. Güç, Etki ve Otoriteyi Anlamak

Etkileme, başkalarının bizim görüşümüzü ya da görüşlerimizi hoşnutlukla kabul edip bu görüşleri aynı hoşnutlukla diğer insanları etkileyebilmek için kullanmaları sürecidir. Bu tanım, etkilemenin zorlama ya da yönetme süreçleriyle bir tutulmaması gerektiğini ortaya koyar. Etkilenen kişinin başarısının temel göstergesi, onun diğer insanları olumlu bir biçimde etkileyebilmesidir.

Güç, diğer insanların hareketlerini etkileme olanağı olarak görülebilir. Diğer insanların hareketleri üzerinde etkili olabilmek için gücün çok değişik türlerinin kullanıldığı bir gerçektir. Aşağıda çeşitli güç sınırlandırmalarına yer verilmiştir:

1.Mevki Gücü ya da Meşru Güç: Bir kimsenin bulunduğu mevkiden dolayı sahip olduğu güçtür.Ordudaki hiyerarşik yapı gibi.

2.Zorlayıcı Güç: Zorlayıcı güç daha çok yüksek mevkilerde bulunan kişiler tarafından uygulanan bir güç çeşididir ve açıkça kullanılmaz. “Bu konuda benimle beraber hareket etmek isteyeceğinizden eminim, bunu patrona yansıtmak zorunda kalsaydık gerçekten çok kötü olurdu.” diyerek onu zorlaması gibi.

3.Bilgi Gücü: Sahip olunan bilgiden kaynaklanan ve hiç de küçümsenmemesi gereken bir güçtür. Kişisel boyutlarda, taraflardan biri güç dengesini elinde tutabilmek için diğer kişilerden daha fazla bilgiyi ortaya koymalıdır.

4.Kaynak Gücü: Değerli kaynaklara ya da bunların kontrolüne sahip olmaktan doğar. Bu değerli kaynaklar, diğer insanların sahip olmak isteyeceği değerli şeylerdir ve maddi ve manevi olabilir.

5.Sembolik Güç: Bu güç başkalarının resmi statüsünden ve bu kişilerle olan ilişkilerden kaynaklanır. Patronun, altında bulunan yöneticilere karşı sergilediği tutumun aynısını sergilemeye çalışan sekreter buna bir örnektir.

6.Tanışıklık Gücü: Sembolik güç gibi bu gücü de bildiğiniz ya da sahip olduğunuz şeylerden değil tanıdığımız kişilerden kaynaklanır.

7.Uzmanlık Gücü: Geleneksel olarak elde bulundurulan mevkii dolayısıyla elde bulundurulan kişilerden daha alt pozisyondaki kişilerin bir konudaki uzmanlıklarından dolayı elde ettiği güçtür.

8.Kişisel ya da Karizmatik Güç: Kişisel gücün anlaşılması onu analiz etmekten daha kolaydır. Kişisel güç genellikle tarif edilemez olarak görülmesine karşın bu güce sahip insanların ortaya koyduğu özel becerileri ve karakteristikleri incelenerek sonunda etkileme sürecini belirleyen GTEYD modeli geliştirilmiştir.




Başarılı etkileme beş önemli aşamayı içerir:

Etkileme durumuna giriş yapma,

Mevcut problemin ya da durumun teşhisi,

Etkin etkileme yetenekleri,

Etkilemeye çalıştığımız insanların zor yönleriyle yüzleşmek,

Etkilediğimiz kişide kalıcı bir değişim gerçekleştirdiğinden emin olmak.



b. Etkin Etkileme Durumu

Organizasyonların yapısında meydana gelen büyük değişimler, insanların yeteneğinin yöneticiler için en önemli özelliklerden biri durumuna gelmesine neden olmuştur. Artık organizasyonların bütün yapısı değişmekte ve yönetici sıfatı daha az kullanılır hale gelmektedir. Üst düzey yöneticiler, doğrudan yönetmek zorunda oldukları daha az insanla çalışıp insan ilişkileri konusunda becerilerini daha akıllıca kullanarak diğer insanları etkileme konusunda başarılı sonuçlar elde etmektedir. Bilindiği gibi beceriler başkalarını örnek alarak ya da taklit ederek öğrenerek geliştiririz. Bir çok insanın başkalarını etkileme konusunda güçlü yönleri vardır. Ancak işin ilginç tarafı birinin güçlü olduğu nokta diğerinin zayıf noktası olabilir. Daha önceden de belirtildiği gibi burada etkileme süreci GTEYD modeli adı altında beş aşamada incelenmiştir.



GİRİŞ: Bu ilk aşamada birinci derece önemli ilk etki ve sempati ile ikinci derecede önemli olan hazırlık bileşenlerini içerir.



TEŞHİS: Soru sorma ve dinleme karşı taraftan sağlıklı bilgi alınabilmesi ve iki tarafın farklı perspektiflerinin görülebilmesi açısından önemlidir.



ETKİ: Vücut dili ve ikna yeteneği birinci derecede önem taşırken konuşma becerisi ve geri bildirim ikinci derecede önemlidir.



YÜZLEŞME: Kendini ortaya koymak birinci derecede önem taşırken kontrollü bir tutum sergilemek ikinci bir derecede öneme sahiptir.



DEĞİŞİM: Etkiledikten sonra değişikliğe hazırlık, uyum gösterme ve esneklik birinci derecede önemlidir. Bazı şeylerin gerçekleşmesinde gerekli olan azim de ikinci derecede önemlidir.
 
Kaynak:http://www.donusumkonagi.net/makale.asp?id=2767&baslik=insanlari_etkileme_sanati_1_

23 Aralık 2009 Çarşamba

Etkilemenin Yeni Prensipleri Bölüm II


Seçim Özgürlüğü mü, Satış Engeli mi?

Tüketiciler neye göre seçim yapıyorlar? Satın alma eylemini neye göre değerlendiriyorlar? Bunları bir düşünelim. Standford Üniversitesi tarafından değişik bir araştırma yapılıyor. Araştırmacılar bir markette ürün standı kuruyorlar. Bir standa 24 çeşit, diğerine ise 6 çeşit reçel yerleştiriliyor. Tahmin edeceğiniz üzere, reçel tadan kişilerin %60'ı, 24 çeşit reçelin olduğu standı seçiyorlar. Yalnızca %40'ı, 6 çeşit olan standı tercih ediyor.  Buraya kadar herşey normal gibi görünüyor olsa gerek. Ancak, bu durumda analiz edilmesi gereken baktığımızda;

  • 6 Çeşit reçelin tanıtıldığı standa gidenlerin %30'u en az 1 reçel aldı.
  • 24 çeşit  reçelin olduğu standı tercih edenlerin yalnızca %3'ü reçel aldı.
Peki bizim buradan çıkarmamız gereken mana nedir? 

Reçel, din, eş ve iş seçiminde seçeneklerin sayısı arttıkça DÜŞÜNSEL UYUMSUZLUK dediğimiz durum ortaya çıkar. Eğer sizin karşınızda, ikiden daha fazla seçenek varsa tercihlerinizi seçememe durumuyla karşılaşıyorsunuz. Bu hepimizi sıkıcak birşey olsa da... Hedef kitlenize her zaman en sade ve kolay karar alabilecekleri durumları tercih etmelerini sağlayınız. Örneğin, alışverişte bu durumları çok yaşarız. Kıyafet alırken, mavi mi, kırmızı mı, siyah mı derken kararsızlıklarla boğuşup birçoğumuz eve elimiz boş dönmüşüzdür.



ŞOK!Çok fazla seçenekle karşı karşıya olduklarında birçok  kişi ne yapacağını şaşırıp adeta paralize olur.

Diğer bir konu;

İNSANLAR BAŞKA İNSANLARIN SAHİP OLDUKLARI ŞEYLERİ İSTERLER

İNSANLAR SAHİP OLDUKLARI ŞEYİN DEĞERİNİ ABARTIRLAR

En iyisi Benimki!

İnsanların alım tercihlerinin çoğunda mantıklı birşey aramak gereksizdir. Çünkü, söz konusu satın alma olunca mantık ve rasyonel düşünce ortadan kalkabiliyor. Bunu da pazarlamacılar çok iyi başarıyorlar. Bu noktada iletişimcilerin, yani bizim yapmamız gereken nedir?  Kişiler tutum ve davranışlarını değiştirmeyi başarmak! Kulağa çok acımasızca geliyor olsa da bu durum tüketiciyi satışa meğillendirmek için olmazsa olmaz.Tutum değişimi bir ikna ise, davranış biçimi itaat diye düşünüyoruz.  Önce, tutumu değiştirmeliyiz diye öğrendik. Peki ya tam tersi olsa? Kevin Hogan bunun tam tersi olabileceğini de düşünüyor. Formül çok basit: davranış değişikliği sonucunda, mecburi bir tutum değişikliğinin gerçekleşmesi olacaktır. İnsanlar hareketlerinin sorumluluklarını üstlerine almaya başladıkları an davranışları da tutumları da değişir.

Beynimiz komik bir organ. Birşeyleri yapmaya başladığımızda bunlara alışıyorsunuz ve bu hareketleri yapmamak sizde bir boşluk uyandırıyor. Dolayısıyla tutum da değişiyor.


Yalnızca Müşterilerinize Değil, Daha Büyük Kitlelere Hitap Etmelisiniz, Kimler mi?

Hedef kitlenizin;

  •  Kendileri
  • Aileleri
  • Dahil oldukları Grupları
  • Toplumları
  • TANRI
Peki neden bu kitleleri de dahil etmeliyiz diye düşüdüğümüzde, kişiler dahil olduklarının çıkarlarını korurlar. Siz de bu çıkarlar dahilinde hareket ederseniz, ikna etme oranınız daha fazla olacaktır.

Büyük Sayılar Prensibi

Deliliğin bireylerden ziyade gruplarda görüldüğü herkes tarafından bilinmektedir. Normal insanların birçoğu asla masum insanlara kar topu atmaz. Derbi maçındaki yoğun duygular nedeniyle, rakip takımın taraftarını öldüren grup üyeleri tek başlarına asla böyle bir davranışa yeltenmez. Bir çok insan çobanını bekleyen koyun gibidir. Bilimsel araştırmalar, bir grupta ne kadar çok insan varsa grubun liderlerinin söylediğinin uygulama olasılığını o kadar arttırır. İnsalar, topluluk içinde konuşmaktan psikolojik olarak çekinirler. Duygusal bir çılgınlık yaşayan kişiler tüm etik davranışlardan uzaklaşırlar.


"Hepimiz Birini Sevmeye İhtiyaç Duyarız" Prensibi

Tüm insanlar arzu edilmek isterler. Eğer bende böyle bir istek yok diyen birisi varsa, ya yalan söylüyordur ya da ruhsal bozuklukları vardır. Karşınızdaki kişiyi yalnızca bir müşteri olarak görmeyin. Onlara ilgi göstermeyi deneyin. İnsanlar samimi ilgiyi farkeder ve bu hissettiklerinde satış açısından büyük yararı olan ömür boyu sürebilecek bir ilişkinin tohumları atılmış olur.

20 Aralık 2009 Pazar

Etkilemenin Yeni Prensipleri Bölüm I


 Çok iyi biliniyor ki, yıllardır akademisyenler ve iş hayatında bulunan uygulayıcılar arasında bazı tartışmalar yer almakadır. Ali Saydam'ın Algılama Yönetimi kitabını okurken bu duruma benzer bir örneğe rastladım. Ali Saydam, iletişimin tek yönlü simetrik, tek yönlü asimetrik ve çift yönlü simetrik olarak kabul edilebileceğinden bahsediyor. Ancak, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Doç. Dr. Ayla Okay bu duruma karşı çıkıyor. Böyle birşeyin olamayacağını 'Çift Yönlü Simetri' iletişimin aslıdır diyerek Ali Saydam'ın düşüncesine katılmıyor. Aslına bakılırsa Ali Bey, Ayla Hanım'ı haklı görüyor. Çünkü, Ayla Hanım'ın öğrencilerine anlatması gereken şey bu olması gerektiğini ve duruma bir akademisyen olarak yaklaştığının normal olduğunu düşünüyor. Oysa Ali Bey, uygulamanın içinden geliyor ve pratikte işe yarayanı teoriden daha iyi bildiğini ifade ediyor.

 Aslına bakılırsa bende bu duruma farklı bir pencereden bakmak istiyorum. Biz iletişimciler için önemli olan neyse, gerçekte neyin, nasıl işe yaradığı. İletişimde tek bir doğru olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Öncelikle, sorularımızı çok iyi tespit etmemiz gerekiyor ve doğruya en yakın cevabı alıp, stratejilerimizi buna göre belirlememiz gerekiyor. Bu konularla ilgili bir çok araştırma yapıldığını göz ardı etmemeliyiz. Biz, insanların genelde nasıl hareket ettiklerini ve neye göre karar verdiklerini bilmek zorundayız.

Etkilemede Yeni Prensipler

Sorular ve Soruluş Şekilleri?

Bu konuya Kevin Hogan, bir araştırmayla yanıt veriyor. 1984 yılında Kahneman ve Tversky tarafından doktorlara karar verme oyunu gerçekleştiriliyor.

Yaklaşık 600 kişinin öleceği bir hastalık düşünün. Hastalıkla mücadelede 2 farklı seçenek önünüze sunuluyor. Bilimsel verileri ise şöyle:

* A planı uygulanırsa 200 kişinin hayatı kurtulacak
* B planı uygulanırsa 3/1 ihtimalle herkes kurtulacak, 3/2 ihtimalle kimse kurtulmayacak

SORU: Bunlardan hangisini tavsiye edersiniz? A programı mı, B programı mı? Kararınızı bir yere yazın

2 Alternatif  daha bulunmakta;

* C planı kabul edilirse 400 kişi ölecek
* D palnı kabul edilirse 3/1 ihtimal kimse ölmeyecek, 3/2 ihtimalle herkes ölecek

Araştırmanın sonucuna bakacak olursak,

Deneklerin (Doktorlar) %72'si kesin olan seçeneği A planına, riskli olan seçeneği B planı olarak tercih ediyorlar. Ancak soru ikinci alternatifte sorulduğunda tam tersi yanıtlar alıyorlar. Denekler ikinci soruda hemen hemen ilk soruda sorulan B planını %78 oranında kabul ediyorlarlar.

Dikkatle bakılacak olduğunda, A planını tercih eden birinin, ikinci soruda C planını tercih etmesi gerekiyor. Ancak, cümlenin farklı sorulması sonucunda farklı bir sonucu da ortaya çıkartıyor. Farklı perspektifler, farklı karar alınmasında etkili oluyor.

Kaybetme Korkusu ve Kazanma İhtimali

İnsanlar sahip oldukları bir şeyi kaybetmemek için, sahip olmadıkları bir şeyi kazanmak adına harcayacaklarından daha fazla çaba sarfedebilirler. Kaybetme korkusu, birçok kişi için kazanma ihtimalinden daha kuvvetli bir motivasyondur.

Princeton Üniversite Uzmanları, bir grup öğrenciye tiyatroya gittikleri anda biletlerini kaybettiklerini fark ettiklerini hayal etmelerini söylüyor. Başka bir bilet için 10 dolar öderler mi?

Diğer bir gruba da tiyatroya gittiklerini fakat, henüz bilet almadıkları hayal etmelerini söylüyor. Tiyatroya vardıklarında 10 dolar kaybettiklerini fark etmelerini istiyorlar. Yine de tiyatro bileti alırlar mıydı?

Araştırmanın sonucuna göre, 10 dolar kaybeden deneklerin %88'i bilet alacaklarını söylerken, daha önce aldıkları bileti kaybeden deneklerden %46sı tekrar 10 dolar ödeyip bilet alacağını söylüyor.

İnsanların sizden bir şey almasını veya herhangi bir seçim yapmasının temelinde mantıklı veya rasyonel bir gerçeklik bulunmuyor.

13 Aralık 2009 Pazar

Etkilemede Pivot Noktası

Özellikle bir iletişmci için başarının en önemli unsuru karşısındakini ikna edebilmektir. Peki, ikna etmek için "dil" tek başına yeterli olabilir mi? Tabiiki, hayır. Bugüne kadar karşımızdakini ikna etme yöntemlerinden bir çok başlığı ele aldık. Belirtmeliyimki, etkilemek gerçekten de bir sanattır. Biz iletişimcilerin, bu konuda kendimizi geliştirmemiz gerektiği ise şüphesiz göz ardı edilemez bir gerçektir. Bu konun inceliklerine girmek ve yol göstermek ise bana düşüyor. Kevin Hogan, kitabında etkilemenin pivot noktalarını ele almış ve istediğimiz kişilerin gözünde nasıl güvenilir olabileceğimizi ifade etmiştir.


Güvenilirlik, bu işin başıdır!

Başkalarını etkilemenin ortak paydasına bakacak olursanız, güvenilirlik bu işin başında gelmektedir. Etkilemek istediğiniz kişinin gözünde güvenilir bir imajınız varsa, işiniz çok kolay demektir.
Etkilemenin Pivot noktası yani "ekseni": Başlangıçta güvenilir olmanız değil, güvenilir izlenimi vermeniz gerekir.

Güvenirlik faktörleri:
1. Yeterlilik
2. Dürüstük
3. Uzmanlık
4. Sempatiklik
5. Rahatlık
6. Sosyallik

Bir iş görüşmesinde veya bir iş bağlantısında göz önünde bulundurmanız gereken faktörler görüldüğü üzere basit olsa da bence bunları gerçekleştirmek için de doğal olmak gerekir. Böylelikle, inandırıcılık faktörü de devreye girmektedir.

Gördüğünüz gibi yeterlilik, öncül bir faktördür. Yapacağınız bir görüşmede, yeterlilik konusunda bir süre taklit yapabilirsinizi. Ancak, bu konuda da yeterliliğiniz bir yere kadarsa, eninde sonunda rol yaptığınız ortaya çıkacaktır. Dolayısla, konunuzda uzman olmanız ve niteliklerinizi de bu anlamda geliştirmeniz gerekecektir.


Kendi ofisinizde yapacağınız bir görüşmede yeterliliğinizi karşınızdakine farkettirmeden isptalayın. Örneğin, uzmanlık alanlarınızı ve sertifikalarınızı duvarlarınıza asın.

İKNA FAKTÖRLERİ

1. Çevre Koşulları
2. İkna Edici
3. Mesaj
4. Dinleyici

Buradaki ilk üç madde güvenden geçmektedir. İkna edici ve güvenilir olmak için, aşağıdaki şu özelliklere sahip olmanız gerekiyor.

*Dürüstülük
*Karakter
*İyi Niyet
*Öz Saygı
*Uzamanlık
*Yeterlilik
*Kalifikasyonlar (Nitelikler)

Güvenilir hissini uyandırmak için,

*Deneyimki
*Bilgili
*Eğitimli
*Kalifiye
*Yetenekli
*Zeki
*Uzman

Tanıdıklarınızın sizi nasıl gördüğünü analiz ediniz. Çevreniz sizin referansınız olacaktır.

1) Dışadönük
cesur/çekingen
Konuşkan/Çekingen
Agresif/Uysal

2) Duruş
Dengeli/Heyecanlı
Rahat/Gergin
Sakin/Tedirgin


3) Sempati (Sosyallik)
Yumuşak başlı/İtici
Neşeli/Asık Suratlı
Arkadaş Canlısı/Yabani

4) Diğerlerine İlham vermek



UZMANLIK + DÜRÜSTLÜK + GÜVENİLİRLİK

Güvenilirliği artırmak mı istiyorsanız? Kevin Hogan bunu 7 başlık altında inceliyor:

1. Eğitiminizi, pozisyonuzu ve deneyimizi ön plana çıkarın
2. Akıcı bir dil kullanan iletişimci olun
3. Konuşma hızınıza dikakt edin
4. Kanıtlara değinin
5. Karşı tezlerden bahsedin
6. Sempatik olun
7. Mizah Kullanın





12 Aralık 2009 Cumartesi

İkna Etmede Etkileme Modelleri BÖLÜM II


Bir önceki bölümde ikna etmede delta modelinden bahsetmiştim. Delta "adım adım" manasına gelen bir terimdi. Bu kısa hatırlatmadan sonra sıra, delta modelini  planlanmış bir şekilde ele almanın tam vakti. Kevin Hogan planı 21 parçaya bölüp, hangilerinde daha kuvvetli olduğumuzu hangilerinde daha zayıf kaldığımızı anlamımızı sağlıyor.

21 Adımda Delta Planı

1. Uyum Sağlamak ve Bunu Korumak
2. Uyum Sağlamak İçin İçerikten Yararlanmak ( İnsanlar, sevdikleri ve bildikleri şeyler hakkında konuşmaktan hoşlanırlar )
3. Uyum Sağlamak İçin Süreçten Yararlanmak (Müşterilerinizin sizi yabancı görmemesini sağlayın)
4. Hız Ayarı (Müşterinize Benzeyin!)
5. Sesinizin Kullanımı (Karşınızdakiyle, aynı hızda ve ses tonundakonuşun)
6. Nefes Alıp Verişler Aynı Olmalı
7. Duruş
8. Lider Olmak
9. Ses Tonu ve Tınısıyla Liderlik Etmek
10. Fizyoloji, Duruş ve Hareketle Liderlik Etmek
11. Karşılık Almayı Teşvik Etmek
12. Yardım Edin
13. Ortak Düşman
14. Onlara Benzeyen Biriyle İlgili Kısa Bir Hikaye
15. Saygı
16. Onları Şaşırtın
17. Daima Söz Verdiğinizden Fazlasını Verin
18. Alçakgöünllüğün Gücü
19. Kesin Olun: Sonra Daha Da Kesin Olun
20. Daha Hızlı, Daha Kolay ve Daha İyi Yapın
21. Son Dakikalarınızı Yaşıyormuş Gibi Dikkat Edin (Müşterilerinizin söyleyeceği her sözcüğü büyük bir dikkatle dinleyin)

 İkna Etmede Ufak İp Uçları

* Üç parçalı bir listede ya ilk başta olun ya da en sonda (Oy vermekte kararsız olan insanlar ya baştaki adaya ya da sondaki adaya bakarlar)

* İkna etme amaçlı tüm konuşmalarda, karşınızdaki kişiye ne kadar bilgi vereceğinizi bilmek, başarının en önemli ip uçlarından biridir.

"Onlara ne söyleyeceğinizi söyleyin,onlara söyleyeceğinizi söyleyin ve ne söylediğinizi tekrar söyleyin"
                                                                                   
 Dottie Walters 

* Kişi o konuda ne kadar uzmansa, karar vermek için de o kadar bilgiye ve detaya ihtiyaç duyacaktır.

*Müşteriyi mutlaka sunuma dahil edin!



9 Aralık 2009 Çarşamba

İkna Etmede Etkileme Modelleri BÖLÜM I

3. Etkileme Modelleri


İlk izlenim 4 saniyede gerçekleşiyor demiştim. Şimdi sıra bu dört saniyeden sonra ne oluyor ? Kevin Hogan, ikna yöntemlerinden birini de DELTA MODELİ olarak ele alıyor. Delta ne demek mi? "Küçük ve adım adım" anlamına gelmektedir. Yani karşınızdakini ikna edebilmek için bazı süreçlerden geçmeniz gerekebilir. Ancak, unutmayın! Herşey uyum ve ahenkle başlar.

KALPLERE GİDEN YOL: UYUM

İnsanlar rahat olmak isterler. İki veya daha fazla kişi kişi arasındaki birbirine bağlı olma hissi uyumdur. İyi ve duyarlı bir iletişimci olmanın yolu uyum sağlayıp bunu korumaktan geçer. Uyum sağlamak sadece sözlü iletişimle gerçekleşmez. Sözsüz iletişimle de uyum sağlanır.

SÖZSÜZ UYUM SAĞLAMA YÖNTEMLERİ

Fiziksel Görüntünü: Nasıl giyindiğimiz, insanların bize ne kadar güveneceğini ve bizi ne kadar seveceğini belirler.
Tonlama: Ses tonu ve sesin hızını doğru kullanmak uyum açısından önemlidir. Konuşmanızı karşınızdaki kişiyi taklit etmeden onunla uyumlu hale getirebilirsiniz.
Duruş: Benzer şekilde oturun veya durun. Unutmayın karşınızdaki kişi sizinle aynı duruş da bulunuyorsa bu sizin lider olduğunuzu gösterir.
Soluk: Karşınızdakini nasıl nefes aldığına dikakt ediniz. Uyum sağlamak istiyorsanız, karşınızdakiyle aynı sıklıkta nefes alıp vermeyi denemelisiniz.

Tüm bunlar bize iletişimin en önemli anahtarlarından birini gösteriyor; İnsanlarla derin ve samimi bir ilişki kurabilmek için onlara benzemelisiniz. Karşınızdaki kişi uyumu farkettiğinde daha kolay bir şekilde ikna olacaktır.

18 Kasım 2009 Çarşamba

İkna Etmede İlk Dört Saniye


2. İlk Dört Saniye

Olmazsa Olmaz... İLK İZLENİM

-Vücut Diliniz ve Fiziksel Görünümünüz,
-Ne Kadar beğeniliyorsunuz,
-Görüntünüzle Ne Kadar İkna Edicisiniz?
-Tanıştığınız Kişiler üzerinde iyi bir izlenim bırakmak için on hatta 4 saniyeniz olduğunu biliyor muydunuz?

Biriyle tanıştığınızda ilk izlenimler beyne kaydolur ve ilişkinizin geleceğini belirler.
Bu ilk izlenimlerin sizin belirleyeceğiniz biçimde oluşmasını hedeflemeyi asla unutmayın!!!

Bir kişiyi ilk kez gördüğünüzde,  beyin o kişiyi derhal kategorize eder. İlk İzlenimin etkisini yenmek oldukça güçtür. Kadınlar ve erkekler ilk izlenim durumunda her zamanki gibi farklılık gösterirler. Erkekler, yeni bir kadınla tanıştıklarında o kadının yüzünden çok vücuduna dikkat çekerler. Oysa kadınlar, önce yüzüne odaklanırlar. 

Görüntü Harekete Geçirir!

 İnsanlar tarafından ne kadar çekici görünürseniz, kariyeriniz, aile hayatınız ve ilişkilerinizde "evet" ya da "hayır" yanıtlarını almadınız da o kadar etkili olacaktır. Fiziksel görüntünün gücü asla inkar edilemez. Yapılan araştırmalarda çekici insanlar beyin tarafından otomotik olarak başarılı algılanmaktadır. Tüm bunlar nereden çıktı diyebilirsin. Bu durum biz bebekken ortaya çıkmaktadır. Daha bebekken bu algıya kapılıyoruz. Daha doğarken güzele bakmak için programlanıyoruz. Güzellikten hoşlanmak daha bebeklik yıllarında başlıyor ve çocukluk boyunca artarak devam ediyor. Bu yüzden kozmetik sektörü en büyük sektörler içerisinde yer almaktadır. Güzellik, sağlığın bir simgesi olarak kabul ediliyor. Kadın olsun erkek olsun... Çekici insanlar sosyal ortamlarda diğerlerine göre daha rahat davranırlar. Bunun nedeni, o ortamda bulunan kişilerin sadece bir kişiye sürekli aynı pozitiflikte bakmasından kaynaklanıyor. Bu durumlardan yola çıkarak rekabeti gözden kaçırmamak gerekir. Özellikle kadınlar, diğer bir çekici kadını kaldıramayabilirler. Neden mi? Çünkü bu potansiyel bir erkek tarafından beğenilmesini engelleyici faktör olarak görülür. Özetle; ne giydiğiniz, saçınız, makyajınız, takılarınız, saatiniz, görüntünüzü oluşturan diğer unsurlarla birlikte duruşunuz bir başka ilişkiyi başlatabilir, bitirebilir. Üstelik tüm bunlar siz ağzınızı açmadan gerçekleşir.